İçeriğe geç

Gündelik Düşünceler Fırtınası

Selamm :))

Başlıktaki referansı anlayanlar için, evet, Canozan fanlığıma bu yazıda da devam ediyorum. Bu sefer vallahi istemeden oldu😛. Hatta son yazımdan beri pek dinlemedim bile kendisini. Tekrar tekrar bu iki şarkıyı dinliyorum bu aralar:

Yazacağım konuları not aldığım post-it, bu sefer gerçekten gündelik ufak ufak bir sürü düşünce ve an ile dolu. Fazla birikti post-it, yıl bitmeden, ben de yola çıkmadan önce bir yazı daha yollamak istedim. Her paragrafla konundan konuya, düşünceden anıya atladığım fırtınama hoşgeldiniz, aralarında fazla bir anlam akışı aramayınız. 😊

Bu yazı içinde bulunduğum uçağın yediği 2 buçuk saatlik rötar sırasında tamamlandı. Umarım siz bunu okurken kalkmış olur… Ben sadece Deutsche Bahn geç kalıyor sanıyordum, Lufthansa’da eksik kalmadı sağolsun. Onuncu rötar anonsu yapan pilotumuzun en son anonsu: “I’m confident we’ll leave Munich today.”

Mutluluğu 2 Euro’ya Satın Almak

Geçen bir gün tatlı ufak bir çocuk ben markete girerken “Abiy, elliy kuyuşun vay mı?” diye bana geldi. Bunu Almanca nasıl dedi hiç hatırlamıyorum ama anladım valla. 50 Cent yoktu, cebimde 2 euro vardı, ben de onu verdim. Dünyanın en mutlu çocuğuna dönüştü bir anda. Arkadaşlarının yanına gidip, bir tane madeni parayı gösterip zıplamaya başladı. Mecazi değil, fiziksel olarak, aşağı yukarı zıplıyordu. Ufak mutluluklar… (Döviz esprisi yapmıycam….. hayır yapmıycam… hayır! Cız!)

Almanya Günlükleri

Deutsche Bahn’ın CTO’su metroya yanlış biletle bindiği için ceza yemiş. Haber oldu tabi. “Schwarzfahren” diye harika bir kelime var, kendisini genelde derste değil, 60 Euro ceza vererek öğreniyosun.  Adama kesmişler gerçekten cezayı. Bizde olsa…

Türkiye’ye bu yaz az gidince, biraz özlemişim sanırsam. Art arda birkaç hafta evlerde börek, mantı, lahmacun, girit ezmesi vs yapılan bir haftalar dizisine girmiştim. Sonra bir duruldu, doyduk sandım. Bir salı günü mesaj geldi. “Aytaç bugün ciğer yapıcaz gelir misin?” Bir Türk marketinde ciğer varmış. Alındı… Yapıldı… Ve eminim ki, o evdeki kimsenin Türkiye’de evine çiğ ciğer girmemiştir.

Münih’te bir falafelcide 1 euroya “normal” demleme çay bulan iki Türk’ün mutluluğu… (evet, bu kadar, cümleyi bile bitirmiyorum.)

Aynı gün içerisinde aktif olarak 3 dil arasında değişmem gerekmesinin aslında ne kadar absürt bir deneyim olduğu üzerine bir durup düşündüm geçen gün. (Birini konuşma yeteneğim oldukça kısıtlı olsa da.) Bu yüzden günün sonuna beyin kalmıyordur belki. Bir de konuşamayınca “Almanya’dasınız, Almanca öğrenin” diye azarlayan Bavyeralı huysuz amcalar ve teyzeler var üstüne… Deniyoruuz…

Ama alışmak çok ilginç bir şey. Geçen hafta sıcaklık -12’ye kadar indi. Dün iki-üç farklı muhabbette “İyi ya bugün hava ısındı ne güzel” falan dedik. Halbuki hava hala -2 dereceydi…

Bisikletler

Türk kültüründeki “At, Avrat, Silah” ifadesinin Alman karşılığı eminim Bisikletle başlıyor. Bu hafta yerler şu ana kadar hiç görmediğim kadar buz tuttu. Kar yağarken, benim üstünde yürümeye çalışırken bana buz pateni yaptırtan yollarda bile, kardan adamlar bisiklete binmeye devam ediyordu. Bisiklet zinciri diye bir şey varmış, yeni öğrendim. Hayır vitesin oradaki zincir değil, karda araba lastiklerine takılan zincirin bisiklet için olanından…

Münih’te “Ghost Bike” diye bir şey var. Eğer bir bisikletli, bir trafik kazasında hayatını kaybederse, bazen bir hayalet bisiklet dikiyorlar. Bir bisikleti alıp, baştan aşağı bembeyaz boyayıp, bazen de biraz dekore edip, kaza yerine yakın bir yere, park etmesi yasak olmayan bir yere kilitliyorlar bisikleti. Hem bastığın yere toprak diyip geçme tanı diye, hem de herkese dikkatli olması için uyarı olsun diye. Ben bu üçünü gördüm şu ana kadar. Acaba kaç ghost bike bunlar inatla karda bisiklete bindiği için.

Ekmeksiz Ye Bitiriver

Bir akşam işini çok seven bir dönerciye denk geldim. Hem “Oo sana taze taze yapayım ekmeği” diye babacan bir şekilde çiğ hamuru fırına attı, hem de kalkarken dönerimi bitirmedim diye üzüldü adam. (Doymuştum) Her gün bu işi yapıp misafirlerine yemek yapan anne enerjisini nasıl koruyabiliyor insan, hoşuma gitti.

Yetişkinler Sadece Büyümüş Çocuklardır

Üzerinden zaman geçti ama, geçen bir resmi tatilden yararlanıp bir iki günlük tatil yaptık yakın dağlarda bir ev kiralayıp. Sizce yaş ortalaması 28 civarı olan 12 yetişkin insan böyle bir ortamda ne yapar? Doğru bilmenizi hiç beklemiyorum, zira Saklambaç oynadık… Hem de öyle bir sefer de değil. İçinizdeki çocuğu lütfen besleyiniz :)) En son ne zaman saklambaç oynadınız? Dünyanın en iyi oyunu değil miydi ya çocukken, niye bunun sporu yok?

İltifat

Geçtiğimiz ayda çok hoşuma giden 2 iltifat aldım. Çok mutlu etti. Birine söyledim kendini biliyor, diğerine bir şey demedim. İnsanlar birbirine daha çok iltifat etmeli (fiziksel olmayan iltifat). Gerçekten birinin gününe 100 puan ekleme gücümüz var, kullanmak lazım. 😄

Hevesler

Bir YouTube kanalına denk geldim. Hunter Prosper diye bir arkadaş gidip rastgele yabancılara aşırı derin sorular soruyor. Ya da şöyle mesela aşırı pozitif notlar veriyor. passing notes to strangers and seeing their amazing reactions – YouTube Sanırım bir gün yapmak istiyorum böyle bir şey.

Bu aralar birkaç farklı konuya da heveslenirken buluyorum kendimi. Yılın sonunun gelmesiye zaten seneyenin “Yapılacaklar” ya da “Hedefler” listesi hafiften bir doldurulmak istiyor. Ama bazı hedefleri insanın içinde tutması daha iyi oluyormuş diye bir şey okudum. Birine söyleyince çünkü heyecanlanıp dopamin’ini alınca beyin zaten yaptığını sanıp tatmin oluyormuş. Yapmadan ödül alınca da yapmıyormuşsun. Bunun tam tersini savunan bir sürü yazı da okudum tabii ama ilginç geldi.

Böyle biraz aklımı saldım çayıra, konudan konuya düşünceler bırakmak istedim bu sefer. Size de kendi gündelik düşünceler fırtınanızla kolaylıklar dilerim. Su içmeyi de unutmayın.

Güzel Haftalar!
13.12.2022
(Not: Bu yazı rötarlı bir uçakta tamamlanıp, vardıktan 4 gün sonra, kontrol edilmeden yayınlanmıştır 😂 Konunun parça parça olması dışında yazımı da parça parça gerçekleşmiştir. Okurken oluşan kafa karışıklığından yazar sorumlu değildir.)