İçeriğe geç

Selamm 🙂 ,

Birkaç haftadır öyle bir tempodaydım ki gerçekten yazı yazmak ile çamaşır/bulaşık yıkamak arasında seçim yapmam gerekti. Yazacağım sürelerde anca temizlik yaptım.

Sebep: Patronum geçen ay baba oldu. Zoom’da arkadan gelen bebek sesleri çok tatlı ama hem tüm takvimler karıştı, hem de ben bir anda neredeyse tam zamanlı çalışıyor gibi oldum. Bu hafta artık yazmak istediğim için dün 10 buçukta yattım, 7’de de uyandım, kahvaltımı ettim, işe başlamadan önce yazıyorumm.

Yazmadıkça çok şey birikti, bu hafta alt başlık maşlık yok, bam bam bam. En eskiden başlıyorum, yeni yılın ilk haftalarından paylaşmak istediğim şöyle bir fotoğraf bulunmakta:

Küvete saklanmalı bu doğum günü sürprizi denemesi, şaşırtmakta başarılı olmasa da güldürmekte oldukça başarılı oldu.

Türk yemekleri teması üzerinde iki konum var. Modern Alman gastronomisinin temel taşlarından biri olan dönercilerden evime yakın yok diye şikayet ediyordum. Meğersem varmış, ben etrafıma doğru düzgün bakmamışım. Hem de nasıl varmış, Cafe Nero kampanyalı dönerci. Damga basıyorlar 10. döner bedava. Bilmiyorum ben mi haddinden fazla takıldım buna ama, daha önce denk gelmemiştim, hoşuma gitti. Master tezi ile kafayı bozduğum için hafiften bunu “Business Model Innovation in Small and Medium Enterprises” adlı bir makalede falan hayal ettim 😁

İkincisi de lahmacun! Annem ve babamla pandemi başında yapmayı öğrendiğimizden beri arada bir havasını atmaya hiç çekinmediğim bir yemek olan lahmacun, ev yapımı olduğu takdirde gurbet ellerde bolca ilgi çekiyor. Burada lahmacunun içine döner koymak gibi bir insanlık suçu işledikleri için kimse dışarıda lahmacuna uzanmıyor gördüğüm kadarıyla. Yapıldı, yendi 🙂

Tezimin konusu “blockchain ve sanatçılar”‘a doğru kaydı. Dolayısıyla sanatçılarla görüşmelere ihtiyacım var. Ben de neden olmasın diyerek twitter hesabı açıp sevdiğim sanatçıları spamlemeye başladım. Hem liseden beri dinlediğim Walk off the Earth grubundan Joel ile tanışmış oldum, hem de blockchainden anlayan başka insanlara da yönlendirdi.

Zamanım bitiyor, liste hızına geçiyorum:

  • Çok güzel bir cümleye denk geldim: “Slowly is the fastest way to get to where you want to be.”
  • İnsan kendi ile nasıl konuşmalı temalı 30 saniye:
  • Excel’de günde bir satırlık hikayelik/günlük tutmaya başlamıştım. Kulağa hiç romantik gelmiyor tabi ama tam benlik bir şeymiş devamlılık açısından. 126 satır(gün) oldu ve hala devam ediyorum.
  • Ben yolda yürürken köpeğini gezdiren bir amca hiç bir sebep yokken gayet neşeli bir şekilde bana iyi günler dedi. İnsanlık olarak bunu daha sık yapmalıyız bence.
  • Derslerimin bitmiş olmasının eksikliğini hissediyorum galiba, Stanford’dan bir biyoloji profesörünün “Introduction to Human Behaviorial Biology” dersinin kayıtlarını izlemeye başladım YouTube‘dan, yemek yerken vs. 6 saat izlemişim şu ana kadar, aşırı güzel. Sonra Aytaç niye bir sürü alakasız şey biliyor. 😂

Bu kadar Aytaç yeter bence bir hafta için.

Güzel Haftalar!
07.02.2022