Selam, Aytaç’ta Bu Hafta’nın sıfırıncı gönderisine hoşgeldiniz. Önce bir fikri tanıtayım dedim.
Doktor Bu Ne?
Haftada bir benden haber almak ya da benden bir şeyler duymak isteyenlere blog tarzı mailler atacağım. Oturup benimle bir muhabbet etseniz bu hafta size ne anlatırdım? Yaptıklarım, bu hafta okuduklarım, öğrendiklerim, izlediklerim, düşündüklerim, bulduğum ilginç şeyler, yemekler vs zamanla şekillendireceğim. Pazar günleri yazıp, pazartesi sabahları göndermeyi planlıyorum. Haftaya güzel bir başlangıç olsun.
Okuduğunuzda bana geri mail atmaya hiç çekinmeyin, normal mail cevaplar gibi cevaplayın, gönderen kişisel mailim olacak. Sadece ben görebilirim, güzel olur, muhabbet olur. 😊
Video + blog = vlog ise, bu da mail + blog = mlog mudur? Böyle soğuk esprilerle, kelime oyunlarıyla okuyucu kitlemi düşük bir seviyede tutmayı planlıyorum. 😛 Gerçek hayata yakın bir Aytaç deneyimi sunmak lazım sonuçta. 😁
“Emily in Paris”‘e ikinci sezon çekmek yerine “Aytaç in Munich” diye yeni dizi çıkarmaları için yapımcılarla diyalog içerisindeyim(!). Ben de burada Alman fırıncı teyzeyle bazen anlaşamıyorum. Ben de ilk başta ofisin kapısında kalıp patronu bekledim. Malzeme bol yani. Ama daha fazla Burhan Altıntop’a bağlamadan devam ediyorum.

Newsletter, bülten falan da denebilir herhalde ama en sonunda doğru tanımın “neyse ne işte” olduğuna karar verdim. Bu oldukça keyfi bir denemedir, bir nevi Minimum Viable Product’tır. Her şey değişime açıktır. Ne okumak isterseniz, ben ne yazmaktan keyif alırsam ona doğru gidecektir 😊
Sebebi Neydi Ki?
Sebep 1: Bağlantıda kalmak, paylaşımda kalmak. Hem yılın çoğunda Münih’teyim, hem de malum sebeplerden neredeyse hiç birinizle buluşmuyorum. Whatsapp’tan Instagram’dan yaşıyoruzdur kısa kısa ama haftada 1 saat falan ayırıp, hayatımdan bir şeyleri duymak isteyen insanlarla buradan bir şeyler paylaşırsam daha güzel, anlamlı bir iletişimimiz olur diye düşündüm.
Sebep 2: Hep bir blog gibi bir şey yapasım vardı. Hangimizin yok ki? İyisiyle kötüsüyle jenerasyonumuzun genlerine işledi “Merhaba arkadaşlar kanalıma hoşgeldiniz” cümlesi. Bir yerden başlayayım artık dedim. Video çekip “32. saniyede niye yüz ifadem niye öyle” diye takıntı yapmak, ya da bir başka site hazırlamak gibi eforları sarf etmeden önce pıt diye gelen kutunuzda belirmeyi seçtim (bkz. MVP).
Sebep 3: Alışkanlık olarak her hafta bir durup “Bu hafta paylaşmaya değer ne yaptım? Ne düşündüm? Ne öğrendim?” diye değerlendirmek rahatlatıcı, keyifli bir ritüel olur diye düşündüm. Paylaşmaya değer bir şey varsa da paylaşmak lazım.
Plan böyle, bu genel bir açıklama için “sıfırıncı” mail idi. Bu pazartesi sabahı da birinci maili gelen kutunuzda bulabilirsiniz.
Münih’ten Sevgiler,
Aytaç
21.02.2021